I. Murat - Hüdavendigar - Tarihi
Uygulayan Hünkar: 20 Ağustos 2017 22:39
I. Murad | |
3. Osmanlı Padişahı | |
Lakapları: | Hüdavendihar Şehit |
Tam Adı: | Gazi Sultan I. Murad Han, Murad bin Orhan |
Hüküm Süresi: | 1362 – 28 Haziran 1389 (27 Sene) |
Sonra Gelen: | I. Bayezid |
Biyografi | |
Eş(ler)i: | Gülçiçek Hatun Tamara Hatun Fûl-Dâne Hâtûn |
Çocukları: | Yıldırım Bayezid Yahşi Bey Yakup Çelebi Savcı Bey Şehzade İbrahim Nefise Hatun Sultan Hatun |
Babası: | Orhan Gazi |
Annesi: | Nilüfer Hatun |
Doğum: | 29 Haziran 1326 Söğüt |
Ölüm: | 28 Haziran 1389 (62 yaşında) Kosova |
Defin: | Bursa |
Dini: | İslam |
İmza: |
"Hükümdar", "bey" anlamına gelen hüdavendigar unvanı verilmiştir. Tuğrası
Sultan Murad bin Orhan olarak istiflenmiştir. Bazı kitabelerde Meliku'l-Adil İl
Gazi es-Sultan Giyasu'd-Dünya ve'd-Din şanı ile anılmıştır. Adına kesilmiş olan
gümüş ve bakır sikkelerde ve bazı diğer kitabelerde Murad bin Orhan el-Melik,
el-Adil, es Sultanü'l Gaalib ad ve unvanları kullanılmıştır. Bazı kaynaklara
göre, bu Osmanlıların İlhanlılara olan bağımlılığının sona erdiğini
göstermektedir. Böylece Sultan unvanı ilk kez I. Murad zamanında kullanılmıştır.
Batı kaynaklarında Amourad I olarak anılmaktadır.
Şehzadeliği döneminde Edirne'yi alarak Balkanlara geçmiştir ve Balkanlarda
fetihler yapmaya başlayarak Osmanlı Devleti'nin sınırlarını genişletmiştir.
Kırkın üzerinde savaşı yönettiği ve hiç yenilmediği çeşitli kaynaklarda
söylenmektedir. I. Kosova Savaşı'ndan sonra savaş alanını gezerken bir Sırp
askeri olan Milos Obilic tarafından hançerlenerek öldürüldü.
İçindekiler
Padişahlık Öncesi(top)
Şehzadelik yılları hakkında elimizde hiç bilgi bulunmamaktadır. Annesi Rum asıllı Yarhisar tekfurunun kızı olduğu için, bundan ne kadar etkilendiği, örneğin Rumca bilip bilmediği meçhuldür. Çocukluğu ve gençliğinde İznik ve Bursa'da medreseler açıldığı bilinmekle beraber I. Murad'ın bu kurumlarda veya bunlarda bulunan değerli hocalardan İslamî eğitim görüp görmediği; yahutta babası ve dedesi gibi geleneksel Türkmen eğitimi mi gördüğü bilinmemektedir.
Saltanatı(top)
1362'de Orhan Bey ölünce, kendisi Rumeli'de bir muharebe ortamında iken, Bursa ahilerinin kararıyla, hükümdar ilan edilmiş ve Bursa'ya çağrılmıştır. Murad Bey tahtına geçtikten hemen sonra Aşıkpaşazade'nin deyişiyle kendi vilayetinden ve Karesi'den eyi leşker cem edip hemen Rumeli'ye dönme hazırlığı yapmaya başlamıştır.
Fakat komşu devletler ve diğer düşmanlar bu hükümdar değişikliğinden faydalanmak için hemen harekete geçmişlerdir. Bizanslılar Çorlu, Burgaz ve Malkara'yı geri almışlardır. Kısa bir zaman önce Osmanlılara katılmış olan Ankara'nın Ahileri şehirlerinden Osmanlı kale muhafızlarını kovmuşlardır. Büyük şehzade İbrahim ayaklanmıştır. Bizanslılar, anne tarafından VI. Yannis Kantakuzenos'un torunu olan ve imparator V. Yannis Palaiologos'un kızıyla nişanlı olan küçük şehzade Halil'i kışkırtarak ağabeyinin hükümdarlığını kabul etmemesine neden olmuşlardır. Karamanoğulları da Osmanlılara hücum için ordusunu hazırlamaktaydı.
Murad Bey önce deneyimli komutanlar, ulema mensupları ve diğer ileri
gelenler ile bir görüşme yapmış ve bu sorunların hepsine o yıl
çare bulmuştur. Önce Ankara'ya hücum edip kaleyi ve şehri eline
geçirmiş ve bozguncuları elimine etmiştir. Sonra Sultan Höyüğü
(Eskişehir) almış ve Bursa'ya dönüp biraz daha savaş hazırlığı
yapıp yapamadan Karamanoğulları üzerine yönelmiştir. Tarihçi
Şükrullah'ın deyimiyle
"Karaman Beyi de ileri gelip iki ordu karşılaştılar... Kargılar kırıldı, kılıçlar çentik çentik, kalkanlar paramparça oldu. Kişiler güz yaprağı gibi döküldü... Karamanlılar çerisinden Varsak, Tatar ve Türkmenden sayısız kişiler toprağa düştü... Karaman Beyi takımlarını, ağırlıklarını bırakıp kaçtı."
Bu sırada Eskişehir ve Bilecik taraflarında ayaklanma hazırlıkları içinde
bulunan kardeşleri İbrahim ve Halil'i yakalattırdı ve boğdurdu.
O zamana kadar devlet göreneğine göre beylerbeylikleri ve sancak
beylikleri hükümdarın kardeşlerine veya oğullarına
verilmekteydi. Fakat Murad Bey kardeşlerini boğdurduğu ve
çocukları da çok küçük yaşta olduğu için hanedan dışı atamalar
yapmak zorunda kaldı: Lala Şahin Paşa beylerbeyi unvanı ile ordu
komutanı; Bursa Kadısı Cendereli (Çandarlı) Kara Halil
Hayreddin'i de "kadı-asker" olarak atadı.
Savcı Bey İsyanı(top)
I. Murad bu seferde iken "taht vekili" olan oğlu Savcı Bey bir şehzade ayaklanması başlattı. Gerçekte bu Osmanlı şehzadesinin ayaklanması İstanbul'da Bizans İmparatorluğu için imparator adaylari arasındaki taht kavgalarının bir uzantısı idi. I. Murad 1373de yanına vasal hükümdar olan Bizans İmparatoru V. Yannis Palaiologos ile birlikte bir Anadolu seferine çıkmıştı. Konstantinopolis'deki büyük oğlu Andronikos küçük kardeşi Manuel ile taht için rekabet halinde idi.
Babasının başkentten ayrılmasından istifade eden Andronikos bir komplo yapıp imparatorluğunu ilan etti. Bu ayaklanma eylemine her nedense daha 14 yaşında olan Osmanlı şehzadesi Savcı Bey de katılıp Rumeli'de babası I. Murad yerine hükümdar olduğunu ilan edip kendi adına hutbe okuttu. I. Murad, komutası altındaki Osmanlı güçleri ile hemen Rumeli'ye geçti. Şehzade Savcı Bey ve Bizanslı gaspçı Andronikos'un komutası altında bulunan birliklerle İstanbul yakınlarında "Apikridium" mevkinde bir çarpışma yapıldı ve I. Murad idaresindeki ordu Savcı Bey ve Andronikos'un ordusunu dağıttı. Savcı Bey Dimetoka'ya kaçtı ve orada yakalandı. Babası Savcı Bey isyanından çok etkilendiği için, önce onun gözlerine mil çektirme cezası uygulattı.
Feridun Bey Münşeati terimiyle Savcı Bey "nur-ı basıradan mechur (görme ışığından yoksun)" edildi. Aynı ceza Bizans İmparatoru V. Yannis tarafından asi oğluna da uygulandı. Fakat tarihçiler Bizans İmparatoru'nun bu cezayı daha hafif bir şekilde uygulayıp oğlunun gözlerine kızgın sirke döktürüp yarı kör ettirildiğini bildirirler. I. Murad oğlunu kör ettirdikten sonra öfkesini yenemeyip sonradan Bursa'da bulunan Savcı Bey'i boğdurarak idam ettirdi. Bursa dolaylarında başlayıp orada biten Savcı Bey öyküsü sonradan şiir ve romanlara konu olmuş bir trajik vaka oldu.
Anadolu'da Alınan Yerler(top)
Elli yaşında iken 1376'da I. Murad Bursa'ya döndü ve savaşsız geçen 5 yılı orada sarayında geçirdi.
1381'de oğlu Yıldırım Bayezid ile Germiyanoğulları Beyi Süleyman Şah'ın
kızı Devlet Hatun ile evlendirdi. Germiyanoğulları çeyiz olarak
Kütahya, Simav, Tavşanlı, Emet kentlerini Osmanlılara verdiler
ve Süleyman Şah Kula'ya çekildi. Bursa'da yapılan görkemli
düğüne konuk olan Hamitoğulları Beyi Hüseyin Bey ve elçisiyle
görüşen I. Murad 80 bin altın karşılığında Akşehir, Yalvaç,
Beyşehir, Seydişehir, Karaağaç, Eğirdir ve Isparta'yı satın
aldı. Bu siyaset sonucu Osmanlı kısa zamanda Karamanoğulları ile
karşı karşıya geldi.
Böylece I. Murad "Sultan" sanısıyla anılması gerektiren bir güce
ulaşıyordu.
Balkanlarda Alınan Yerler(top)
I. Murad saltanatının 1381'i izleyen yıllarında Anadolu beyliklerinden Candaroğulları'nı içten zayıflatmayı ve Akdeniz'de güçlü Venedik devleti ile barışık kalmayı güden bir strateji uygularken Balkan sınırlarındaki akıncı beylerini ve ordu komutanlarını Balkan fethine devamla görevlendirdi.
Gazi Evrenos Bey idaresindeki akıncı kolu daha önce kaybedilen
Gümülcine'yi eline geçirdikten sonra Batı Trakya ve Makedonya'ya
yöneldi. Balaban Bey Sofya'yı, Yahşi Bey Niş'i ele geçirdi.
Akıncılar Vardar ve Struma nehirlerinin vadilerini takip ettiler
ve hemen sonra Vezir Çandarlı Hayreddin Paşa ise Batı Trakya'da
Kavala, Drama, Zihne, Serez ve Bizans'in ikinci büyük şehri olan
Selanik'i aldı. Kara Timurtaş Paşa İştip, Manastır ve Hayreddin
Paşa Ohri'yi ele geçirip Arnavut sorunlarına müdahale edilmeye
başlandı. Buralara Anadolu'dan yeni göçmen Türkmenler nakil
edilerek Balkanların Türkleşmesi konusuna da eğilindi.
Karamanoğulları ile İlişkiler(top)
I. Murad 60 yaşını Bursa'da geçirmekte iken bu sefer de damadı Karamanlı Alâeddin Bey'le uğraşmak zorunda kaldı. Alâeddin Bey 1386'da Osmanlı sınırlarını çiğneyip Osmanlı idaresine 1381'de geçen Beyşehir'e saldırdı. Bunun üzerine I. Murad büyük bir ordu ile Karamanlı merkezi Konya üzerine yürüdü. Alâeddin Bey'in af dilemesini ve barış önerilerini kabul etmedi.
Osmanlı ve Karamanlı orduları Konya şehri yakınlarında
bir çarpışmaya giriştiler. Alâeddin Bey yenildi ve Konya
kalesine kapandı. Fakat Osmanlı ordusu kaleyi kuşatıp çok
geçmeden alıp kenti fethettiler. I. Murad'ın kızı ve Alâeddin
Bey'in karısı Nefise Melek Hatun babası huzuruna çıkıp kocasının
affını diledi. Oğluna karşı çok haşin davranmış olan I. Murad,
damadına karşı çok bağışlayıcı davrandı ve onun hayatını
bağışlayıp Bursa'ya döndü.
Balkanlardaki Gelişmeler, Kosova Meydan Muharebesi ve Ölümü
Osmanlı devlet idaresi bu sırada önemli bir değişme
geçirdi. Çandarlı Hayreddin Paşa hastalanarak 22 Ocak 1387'da
öldü ve yerine vezirliğe oğlu Çandarlı Ali Paşa atandı. O zamana
kadar tek bir vezir varken, Karaman seferinden sonra bu seferde
çok gayreti görülen Kara Timurtaş Paşa'ya da vezir payesi
verildi. Böylece Çandarlı Ali Paşa da vezir-i azam payesini
aldı.
1388'de Balkanlarda yeni bir gaile ortaya çıktı. O zamana kadar vasal
devlet hükümdarı olan Sırp Despotu Lazar ve Bosna Kralı Tvrtko,
Hırvat prensleri ile Arnavutluk prensleri arasında bir
Hıristiyan bağdaşıklık cephesi kurdular. Amaçları yeni bir Haçlı
Ordusu kurup, Osmanlı Devleti'ni Balkanlardan çıkarmaktı. Bu
cephenin kurduğu ordunun ilk başarısı 1388 Ploşnik'te küçük bir
Osmanlı akıncı birliğini bozguna uğratmak oldu. Bundan cesaret
alan Macarlar, Ulahlar ve hatta bir Osmanlı uyruğu konumlu
Bulgarlar da bu cepheye katıldı.
1389'da yeni Vezir-i Azam unvanlı Çandarlı Ali Paşa komutasında 30 bin
kişilik bir kuvvet ile Rumeli'de sefere başladı. Bu kuvvet
başarılar elde edip Tırnova ve Sumnu'yu aldı. Bu sırada I. Murad
Anadolu'da beylerden ve ahaliden yeni bir ordu kurmakla meşgul
olmakta idi ve çok gecmeden Rumeli'den de yeni takviye alan bu
ordusu ile Bulgaristan'a girdi. Bunun üzerine Bulgar Kralı
Şişman Hristiyan bağdaşıklıkdan ayrılıp teslim oldu. Ordunun bir
kısmı Tuna boylarına yönelip stratejik Niğbolu ve Silistre
kalelerini ele geçirdi. Haziran sonuna doğru büyük Osmanlı
ordusu Kratova'da toplanmaya başladı ve burada I. Murad
başkanlığında bir harp meclis kurulup bağdaşıklık ordusu üzerine
yürüme kararı verildi. Şehzade Beyazid, Şehzade Yakup ve diğer
deneyimli komutanlara görev belirtilerek bir muharebe planı
hazırlandı.
28 Haziran 1389'da Haçlı Ordusu ile Osmanlı ordusu Üsküp'ün kuzeyinde
Kosova Ovası'nda büyük bir meydan muharebesine giriştiler. I.
Kosova Savaşı olarak adlandırılan bu muharebede Osmanlı ordusu
ile Hristiyan Sırp, Bosna, Eflak, Macar ve Hırvat bağdaşıklık
ordusu sekiz saat süren bir çarpışmaya giriştiler. Hıristiyan
ordusu sonunda büyük bir bozguna uğradı. Muharebe bittikten
sonra veya muharebe sırasında I. Murad, Sırp Miloš Obilić
tarafından hançerlenerek şehid edildi. Böylece I. Murad harp
sırasında öldürülen tek Osmanlı Sultanı oldu.
Bir ölüm kalım savaşı haline girmiş olan çarpışma ve hükümdara suikast
olayı Türk/Osmanlı ve yabancı kaynaklarda çok farklı şekillerde
anlatılır:
- Birçok Türkçe kaynakta I. Murad geleneksel olarak
savaş alanının dolaşırken Sırp Despotu Lazar'ın damadı olan
yaralı Milos'un hançerine hedef olmuş; otağına götürülmüş;
ama kurtarılamayarak ölmüştür.
Feridun Bey Münşeat adlı eserinde Miloş'un Müslüman olmak istediği nedeniyle I. Murad'a yaklaşıp yeninde sakladığı hançerle onu kalbinden vurduğunu bildirir.
- Dimitri Kantemir ise tarihinde I. Murad'ın Kosova savaş meydanını gezerken yerdeki ölülerin çoğunun tüysüz delikanlılar olmasının nedenini sorduğunu; vezirin kendisine Padişahım zaten zafer bundan dolayı bizim olmuştur dediğini; I. Murad'ın ise bu harp meydanında öldürüldüğü hakkında önceki gece gördüğü bir rüyayı anlatmaya başladığını; bu sırada civarda yaralı bulunan bir Hristiyan askerin bu konuşan kişilerin padişah ve veziri olduğunu anlayıp onlara hücum edip I. Murad'ın karnına hançerini sapladığını nakleder.
- Yabancı kaynaklardan özellikle Sırp anlatımlarına göre, ise bir Sırp asılzadesi olan Milos'un görüşme talep ettiği; bunun kabul edilip serbestçe maiyeti ile birlikte I. Murad'ın otağında huzuruna çıktığı ve onun üzerine atılıp onu hançerleyip öldürdüğü yazılır.
- Bu olayla ilgili elde bulunan zamanına ait tek bir yazılı belge ise, Bosna Kralı I. Tvrtko'nun Floransa Senatosu'na gönderdiği 20 Ekim 1389 tarihli bir mektuptur. Bu mektuba göre muhaberenin başlarında Sırp ağır süvarilerinin bir hücumunda 12 kişilik bir grup Osmanlı ordusunu yarmayı başarmış ve bu 12 soylu süvariden biri I. Murad'ı öldürmüştür.
Bu kaynak karışıklığı dolayısıyla hala gizemini koruyan bu suikast olayı
nasıl olursa olsun, Şehzade Beyazid'in muharebe sahasından
çağrılıp otağda Sultan ilan edilip kendisine biat edilmesi;
yakalanıp esir düşen Sırp Despotu Lazar'ın ve yakınlarının
'"mukabeleyi-misil" olarak öldürülmesi I. Murad'ın muharebe tam
olarak bitmeden bir suikasta uğradığını açıkça göstermektedir.
I. Murad'ın cenazesi, saltanat savı güder gerekçesiyle Kosova'da yeni
padişah I. Bayezid emriyle boğularak öldürülen oğlu Yakup Bey'in
cenazesiyle birlikte Bursa'ya getirildi ve Çekirge'deki
türbesine gömüldü. Cenazenin sağlıkla nakli için, iç organları
otağının bulduğu yerde Kosova'da defnedilmiştir. Türkler ve
İslam dünyasında I. Murad'a Hüdavendigar lakabı ile kutsallık
derecesinde saygı beslenmesine başlanmıştır. Böylece Kosova'da
hala bulunan iç organlarının defnedildiği yer "Meşhed-i
Hüdavendigar" adı ile ve Çekirge'de bulunan I. Murad türbesi
birer ziyaretgah olmuştur.
Saltanatının Değerlendirilmesi(top)
I. Murad Osmanlı tarihinde ilk Sultan lakabı ile tanınan hükümdardır. 27 yıllık saltanatı sırasında Anadolu ve Rumeli'de 37 önemli muharebe yapmış ve bunlardan hepsini zaferle sonuçlandırmıştır.
Şahsi karakterlerine gelince tarihlerde "orta boylu, uzun boyunlu, değirmi
çehreli, seyrek dişli, koç burunlu, şahin bakışlı" olarak betimlenmiştir. Az ve
güzel konuşması, cengaverliği ve avcılığa düşkünlüğünden söz edilmiştir.
Katıldığı savaşlarda çarpışmalar başlamadan önce ordusuna yaptığı ateşli moral
verici söylevler hala rivayet edilmektedir. Neşrî Tarihinde şöyle tasvir
edilmiştir:
Atası gibi hayır sahibi idi. Cemi ömrünü gazaya sarfetmiştir.
Osmanoğullarında bunun ettiği gazayı hiçbir padişah etmemiştir. Dahi avı gayet
sever idi ve nice bin altın ve gümüş halkalı itleri vardı. Doğanları yine öyle
idi.
Yabancı kaynaklar ondan "kibar şövalye" olarak bahsederler. Müneccimbaşı
Tarihi ise adaletinden, iyilikseverliğinden ve merhametinden söz eder.
Öldükten sonra sanki kutsallığa yükseltilmiştir ancak zamanında pek dindar
olmadığı hakkında bazı ipuçları bulunmaktadır. Dimitri Kantemir tarihi Bursa
kadısının bir özel davada I. Murad'ın şahitliğini cemaatle birlikte namaz
kılmaması nedeniyle kabul etmediğini hikâye eder. Ancak Ahiler arasında en
yüksek mertebeye ulaştığı, yaptırdığı bir vakfiyenin kitabesinde "Ahilerden
kuşandığım kuşağı Ahi Musa'ya kendi elimle kuşattım" cümlesinden
çıkartılabilmektedir.
Hayırları ile ilişkili olan 1385 tarihli Vakfiye belgesi Arapça olarak
elimizde bulunmaktadır. Bursa'nın Çekirge semtinde Hüdavendigar Camii ve imaret,
medrese, misafirhane, türbe ve kaplıcayı kapsayan külliyesi vardır. Ayrıca Bursa
Hisarı'nda Hisar Camii, Bilecik ve Yenişehir'de camiiler ve zaviye ve annesi
adına İznik'te bir imaret yaptırmıştır.
Osmanlı devlet idaresi I. Murad döneminde küçük bir beylik idaresinden bir
Sultanlık idaresi şekline dönüştürülmüştür. I. Murad döneminde 'Devlet hükümdar
ve sülalesinin ortak malıdır.' anlayışı kalkmış yerine 'Devlet hükümdar ve
oğullarının ortak malıdır.' anlayışı gelmiştir. Edirne'nin Osmanlılar eline
geçirilip ikinci bir başkent durumuna geçirilmesi I. Murad döneminde başlamış,
Rumeli Beylerbeyliği kurulmuş ve bu Osmanlı devletinin bir Balkanlar ve Avrupa
devleti olduğu gerçeğini vurgulamıştır. Vezirlerin sayısı artmıştır. Divan
üyelerinin sayısı artırılmıştır. Devletin malî bünyesi ortaya çıkartılmış ve
Defterdarlık makamı oluşturulmuştur. Çağının en ileri profesyonel askerî
organizasyonu olan Yeniçeri ocağı kurulmuştur.