Esselâmu Aleyküm ve Rahmetüllâhu ve Berekâtuhu بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم Haremeyn'nin osmanlı idaresinde olduğu zamanda yemek yapan aşçı, ilgili komutanına yemek yapmak için et bittiğini söyler. Bunun üzerine komutan et alması için bir askere emir verir. Asker et almak için çıkar, eti alır ve dönerken kâbe tavafın tenha olduğunu görür. Tavaf edip öyle döneyim der kendi kendine. Tavaf ettikten sonra birliğine dönmek için tekrar yola çıkar. Komutanın yanına gider ve eti alıp geldiğini söyler, komutan eti aşçıya götürmesini emreder. Aşçı eti kazana koyar pişmeye bırakır. Bir süre geçtikten sonra ete bakmak için gelen aşçı etin hala çiğ olduğunu görür. Bunun üzerine ateşi çoğaltır gider. Tekrar geldiğinde etin hala ilk koyduğu gibi olduğunu görür. Askerlerden daha çok odun getirmelerini ister ve ateşi dahada büyütür. Aradan zaman geçer.. Aşçı ete tekrar baktığında et hala kıpkırmızı ve dipdiri en ufak bir pişme belirtisi yoktur. Komutana durumu bildiren aşçı kazanın başına gelir. Komutan tüm bölüğü kazanın başına toplar. "Bu eti kim aldı?" diye sorar. Eti alan asker bir adım ileri çıkar. Komutan "Anlat bakalım bu eti nereden ve nasıl aldın getirdin?" der. Asker "Eti her zaman alınan yerden aldım ama dönerken kâbe'de tavaf tenha idi kucağımda et ile beraber tavaf edip, namazı kıldıktan sonra geldim komutanım" der. Komutan birden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar.. Bölüğe döner ve hem ağlayıp hem bağırarak; "Görüyor musunuz! Kâbe'yi tavaf eden bu cansız eti bile cenab-ı hak ateşte yakmıyor! İnsanı nasıl yaksın! diyerek haykırır. Tüm bölük gözyaşları içinde La havle vela kuvvete illa billâh (Güç ve kuvvet yalnızca Allah'a mahsustur) - İbret almamız gereken o kadar hadise var ki, inşallah hepsini görebiliriz. Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Cidden gönüllere dokunan bir hadise. Sizden daha çok bu tarz hikayeler bekliyoruz Şeyh-ül İslam Efendi...