Şeyhülislâm Ibn-i Kemal Paşa

'Osmanlı Kişilikleri' forumunda smuldur tarafından 21 Şubat 2018 tarihinde açılan konu

  1. smuldur

    smuldur Reaya+
    Reaya+

    Katılım:
    24 Ağustos 2017
    Mesaj:
    16
    Alınan Beğeniler:
    14
    Ödül Puanları:
    3
    Büyük bir İslâm âlimi, önemli bir tarihçi ve yüksek bir edîb olan Şeyhülislâm İbn-i Kemal Paşa (Rametullâhi Aleyh)'nın hayatı

    Adı, Şemseddin Ahmed bin Süleyman’dır. Dedesi, Fatih Sultan Mehmed Hân döneminin büyük devlet adamlarından ve aynı zamanda Sultan 2. Bâyezid Hân’a lalalık yapmış Kemal Paşa olduğundan ona nisbetle Kemalpaşazâde, Kemalpaşaoğlu veya İbn-i Kemal diye anılmıştır. Babası, İstanbul’un fethine de katılmış olan umerâ sınıfından Süleyman Çelebi’dir. Süleyman Çelebi fetihten sonra Şehzâde Bâyezid’in maiyetinde Amasya muhafızlığı yapmış ve Tokat Sancakbeyliği vazifesini îfâ ettikten sonra İstanbul’da vefât etmiştir. Şeyhülislâm İbn-i Kemal Paşa (Rametullâhi Aleyh)in annesi, Küpelioğlu/İbn-i Küpeli diye bilinen Muhyiddin Mehmed adlı bir âlimin kızıdır.

    Doğumu, Yetişmesi ve Vazifeleri
    Şeyhülislâm İbn-i Kemal Paşa (Rahmetullâhi Aleyh), 1468 senesinde Edirne’de doğdu. Babasının Amasya’da vazifelendirilmesinin ardından yörenin âlimlerinden Arap dili ve edebiyatı, farsça ve mantık alanına dair eğitim görerek her büyük âlimin sahip olması gereken sağlam bir alt yapı oluşturdu. Medrese eğitimini tamamlayıp müderrisliğe başlamasının ardından ailevî geleneği takip ederek bir süre ordu içinde vazife üstlenip sipahi olarak seferlere katıldıysa da, Sadrazam Çandarlı İbrahim Paşa’nın meclisinde Filibe Müderrisi Molla Lutfi’nin akıncılardan daha üstte oturduğuna şahit olduktan sonra ilmiyye sınıfına geçmenin daha doğru olacağına kanaat getirdi. Molla Lutfi başta olmak üzere, Kestellî Muslihuddin Mustafa, Hatibzâde Muhyiddin Efendi, Muarrifzâde Sinâneddin Yûsuf, Müeyyedzâde Abdurrahman Efendi (Rametullâhi Aleyhim) gibi dönemin önemli âlimlerinin rahle-i tedrisâtından geçti.

    Üst düzey bir müderris olarak Edirne Ali Bey (Taşlık) Medresesinde görevlendirildi. Bu görevde bulunduğu sıralarda kendisine Türkçe Osmanlı Tarihi yazma vazifesi de tevdî edildi. Edirne’nin ardından Üsküp’teki İshak Paşa Medresesine gönderildi. Kısa bir süre sonra Edirne’ye dönüp Halebiye ve Üç Şerefeli medreselerinde bulundu. Müderrisliğe Sahn-ı Semân’da devam eden Şeyhülislâm İbn-i Kemal Paşa (Rametullâhi Aleyh) daha yüksek bir seviye olan Edirne Bâyezid Medresesi müderrisliğine getirildi.

    Ehl-i Sünnet Müdafii Güçlü Bir Kalem, Muallim-i Evvel ve Müfti’s-Sakaleyn
    Şeyhülislâm İbn-i Kemal Paşa (Rametullâhi Aleyh), Ehl-i Sünnet i‘tikâdı konusunda son derece hassastı. Ashâb-ı Kirâm (Rıdvanullâhi Te‘âlâ Aleyhim Ecma‘în)e son derece hürmet eder, onların hak ve şerefini muhafaza konusunda, hamiyet-i dinîyesi yüksek bir âlim olarak temâyüz etti. Şah İsmail’in Horasan bölgesini Şiîleştirmeye yönelik yoğun propagandasının Anadolu içlerini tehdit altına almış olması Osmanlı Devleti’nin müdahalesini zorunlu kıldı. Âlimlerin bir kısmının cihâd fetvâsı vermeye yanaşmadığı sıralarda İbn-i Kemal Paşa (Rametullâhi Aleyh), Şah İsmail’le savaşmanın cihâd olduğuna dair kaleme almış olduğu risâlesiyle dikkat çekti. Ashâb-ı Kirâm e yönelik gerçekleştirilen ithamlara

    İbn-i Kemal Paşa (Rahmetullâhi Aleyh) Ehl-i Sünnet i‘tikâdını muhafazaya yönelik ve daha çok Fahruddin er-Râzî (Rahimehullâh)ın usûlü üzere kelâmî çalışmalarda bulundu. Edebiyat sahasına ait eserleriyle bu alana önemli da katkılar sağladı. Onun tarihe yaklaşımı da alışılmışın dışındaydı. İbnü Haldun (Rahmetullâhi Aleyh) gibi, sebep ve sonuçlarıyla incelediği dönemin şartlarını merkeze alan bir tarihçilik anlayışına sahipti.

    Arapçayı çok iyi derecede bildiği ve Farsçaya Fârisîlere ders verebilecek kadar hâkim olduğu kaydedilen Şeyhülislâm İbn-i Kemal Paşa (Rametullâhi Aleyh)in fıkıh ve tarih başta olmak üzere, İslâmî İlimlerin her alanının yanı sıra tıp, felsefe ve şiir alanları da dâhil birçok alana vukûfiyeti sebebiyle İmam Cemâleddin es-Suyûtî; özellikle münazara konusundaki kudreti vesilesiyle İslâm âlimlerinin büyüklerinden Sa‘deddin et-Teftâzânî ve Seyyid Şerîf el-Cürcânî ve gibi şahsiyetlerle (Rahimehumullâh) bir tutulmuş ve kendisine ‘muallim-i evvel’ unvanı layık görülmüştür. Literatür konusunda kudretli âlimlerden Taşköprizâde onun hakkında: “Kemalpaşazâde kendinden öncekileri unutturmuştur” demiştir. Muhyiddin Mehmed bin Pîr Mehmed, Sa‘dî Sâdullah Efendi, Muslihuddin Mustafa, Celâlzâde Sâlih Çelebi ve Muallim-i Sânî Şeyhülislâm Ebüssuûd Efendi (Rahmetullâhi Aleyhim) gibi büyük âlimler onun talebeleri arasında yer alırlar.

    İlmî yönden olduğu kadar ahlakî yönden de örnek bir şahsiyet olan Şeyhülislâm İbn-i Kemal Paşa (Rahmetullâhi Aleyh), sadece dinî konularda değil, dünya ile ilgili konulara da son derece hâkim, insanların müşküllerinin halli konusunda istişaresine önemle başvurulan, insanlara saadet-i dareynin yollarını gösteren derin bir mütefekkirdi. Konuşması açık ve vecîz iyi bir hatib, zekâsı ve aklî muhâkemesi güçlü biriydi. İbn-i Arabî ve sûfî büyükleri (Kaddesallâhu Esrârahum)a muhabbet beslerdi. İnsanların yanı sıra cinnîlere de fetvâ verdiğinden Müfti’s-Sakaleyn (İnsanların ve cinlerin müftüsü) olarak tanınmıştır.

    Yavuz Sultan Selim Hân’ın Şeyhülislâm İbn-i Kemal Paşa’ya Hürmeti
    Şeyhülislâm İbn-i Kemal Paşa (Rametullâhi Aleyh)in devlet kademesindeki yükselişi devam etti. 1515’te Edirne Kadısı, 1516 senesinde Anadolu Kazaskeri oldu ve Yavuz Sultan Selim Hân’ın Mısır Seferine katıldı; büyük itibar gördü. Mısır ve Karaman’ın tahririnde (vergi defterlerinin oluşturulup mükelleflerin bu deftere kaydedilmesi) bulundu.

    Anlatıldığına göre Mısır seferi dönüşünde Şeyhülislâm İbn-i Kemal Paşa (Rahmetullâhi Aleyh)in atının ayağından Yavuz Sultan Selim Hân’ın kaftanına çamur sıçrar. Bunun üzerine Yavuz Sultan Selim Hân: “Ulemâ ayağından sıçrayan çamurlar medâr-ı zînet (süslenilmeye değer şey) ve bâis-i mefharet (sevinç ve iftihâr vesilesi) olur” der ve o kaftanın vefâtının ardından sandukasının üzerine örtülmesi yönünde vasiyette bulunur. Kânûnî Sultan Süleyman Hân da ona son derece hürmetkâr davranmıştır.

    Üst Düzey İlmî Vazifeleri, Şeyhülislâm’lık Devresi ve Vefâtı
    1520’de Edirne Darü’l-Hadîs Medresesi müderrisliği,1522’de Bâyezid Medresesi müderrisliği ve 1524’de Fatih Medresesi müderrisliği gibi ilmiyye sınıfının üst düzey mevkîlerinde görev yaptıktan sonra Kânûnî Sultan Süleyman döneminde Zenbilli Ali Cemali Efendi’nin 1526 senesindeki vefâtı üzerine Şehülislâmlığa getirildi. Sekiz yıl boyunca bu vazifede kaldıktan sonra 16 Nisan 1534 (H. 2 Şevval 940)’te İstanbul’da vefat etti ve kalabalıkları bir araya toplayan cenâze namazını müteakip Emir Buhari Camii yakınlarındaki Mahmud Çelebi zaviyesine defnedildi. Onun vefâtına tarih düşürmek için yazılmış olan “İrtehale’l-ulûmu bi’l-Kemâl” (Kemal’le birlikte ilimler de öldü) ifadesi, onun ilmî şahsiyetine yaşadığı dönemin şahitliği açısından mühimdir.

    Büyük söz ustalarından biri olan İbn-i Kemal Paşa (Rahmetullâhi Aleyh)in ayrıca nasihat niteliğinde birçok sözü kaydedilmiştir ki, bunların bir kısmı darb-ı mesele olarak günümüzde de hemen herkes tarafından bilinmektedir. “Kısmetindir gezdiren yer yer seni/Arş’a çıksan, âkıbet yer yer seni”, “Sakla kurt enciğin derin oysun/Besle kargayı gözlerin oysun” sözleri pek meşhurdur. Mevlâ Te‘âlâ şefaatlerine nâil eylesin.
     
    Hünkar bunu beğendi.
  2. Trangormad

    Trangormad Reaya+
    Reaya+

    Katılım:
    10 Ağustos 2017
    Mesaj:
    1
    Alınan Beğeniler:
    1
    Ödül Puanları:
    3
    Hocam satır başları yok. Dikkat eder misin lütfen. :D:D:D