Allah'IN VARLIĞINI NASIL İSPATLAR/KANITLARIZ? أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم Kovulmuş şeytandan, Allah' a sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allah' ın adıyla... (Kur’anı öğüt almak için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan yok mu?) [Kamer 17] Bu soru bilhassa ateistlerin, biz müslümanlara tartışma meclislerinde yönelttiği sorudur. Asıl mesele böylesine bir soruyu dahî cevaplandırırken; haddi aşmadan, kırıcı olmadan, bildiğinin ötesine çıkmadan cevaplamaktır. Bilmediğin bir husus hakkında yapacağın bir yorum, karşı tarafın aykırı da olsa kanaatini güçlendirecektir. Var olan bir şeyi ispat etmek, yok olan bir şeyi ispat etmekten daha kolay olacaktır. Evvela bir sandalyeden örnek verelim. Sandalyenin varlığını, sandalyeyi göstermek ile ispat edebiliriz. Fakat sandalyenin varlığını yok sayan bir kimse bütün dünyayı, dahî kainatı dolaşmak zorunda kalacak ve yok ise ancak bu şekilde ispat edebilecektir. Buna göre şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; yok, hiç bir zaman ispat edilemez. İnkarcılara kızmamak, kırıcı olmamak gerekir. Zira onların görevi var olanı inkar etmek, ispat istemektir. Arazi balla dolu olsa da; inkarcı havadaki tozu gösterecektir. Allah (C.C.)' NİN VARLIĞINI İSPAT İÇİN 3 DELİL: İmkân delili: İmkân, bir şeyin olması ile olmamasının eşit ihtimale sahip olması demektir. Kainatta yaratılan her varlık, kulak verenler için bir gerçeği haykırmaktadır. Benim olmamla olmamam eşit idi. Şuan ben varsam, var olmamı, yoklukta kalmama tercih eden biri var demektir. O ise kainatın yaratıcısı Allah' tır. Hudus delili: Hudus, sonradan olma demektir. Hudusun en büyük delili değişimdir. Var olan birşeyde değişim varsa, bu değişime başlamanın bir ilk noktası olacaktır. İşte o noktadan önce o var olan, varlık sahasına çıkmamıştı. Henüz yokluk sahasında iken var olmayı kendisi irade edemeyeceğine ve buna güç yetiremeyeceğine göre, bu var oluş bir yaratıcı ile mümkün olabilirdi. Bu yaratıcı ise hiç şüphesiz Allah' tır. Maddenin, termodinamik kanununa göre sürekli yokluğa doğru ilerlemesi, kâinatın durmaksızın genişlemesi, güneşin sürat ile tükenişe doğru yol alması gibi vakalar, bu varlık aleminin şüphesiz bir başlangıcı olduğunu gösteriyor. Bknz: http://blog.milliyet.com.tr/gunesin...--gunes-ne-zaman-sonecek-/Blog/?BlogNo=541415 Bknz: http://khosann.com/evren-bosluktan-...arcaciklar-ve-bilimle-felsefenin-sinirlari-3/ Sanat delili: Hücreden insana, atomdan yıldızlara, güneşe, aya, elmaya, suya, çiçeğe, kuşa, taşa... Yaşadığımız evrende, herhangi bir varlığı incelediğimizde, mükemmel ve kusursuz bir sanat ile karşılaşırız. Kainatta ki her eser şu temel özellikleri taşır: Büyük sanat değeri taşır. Çok kıymetlidir. Çok kısa zamanda ve çok kolay yapılmaktadır. Çok sayıda olmaktadır. Karışık ve çeşitlidir. Buna göre; kısa zamanda, çok sayıda, çok kolay ve karışık yapılan eserlerde sanatın ve kıymetin olmaması gerekir değil mi? Ancak bu sanatı yapan kusursuz bir yaratıcı, Allah (c.c.) olursa, o zaman her şey değişir ve tüm imkansızlar imkanlı hale gelebilir. Bunlar Allah' ın varlığı için sadece birkaç delil. Allah (c.c.), Kur'an-ı Kerim'de biz kullarına neler söylemişti? 13/4- Yeryüzünde birbirine komşu kara parçaları, üzüm bağları, ekinler; bir kökten çıkan çok gövdeli ve tek gövdeli hurma ağaçları vardır ki hepsi aynı su ile sulanır. Ama biz ürünleri konusunda bir kısmını bir kısmına üstün kılıyoruz. Şüphesiz bunda aklını kullanan bir kavim için (Allah’ın varlığını gösteren) deliller vardır. 16/12- O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emri ile sizin hizmetinize verilmiştir. Şüphesiz bunlarda aklını kullanan bir millet için ibretler vardır. 2/170- Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!” derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)?38 38 2/242- Düşünesiniz diye Allah size âyetlerini böyle açıklamaktadır. 39/43- Yoksa Allah’tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Hiçbir şeye güçleri yetmese ve düşünemiyor olsalar da mı?” Selam ve dua ile...